KÜLTÜRLERIN SOFRASINDA BIR IFTAR
Bir Alman kasabasında, Ramazan ayının maneviyatla dolu bir akşamında, genç bir Hristiyan ruhani, aynı zamanda küçük bir işletmenin sahibi olan bu iyi kalpli adam, çalışanı Türk işçilerini iftara davet etmiş. Bu davet, sadece bir yemek değil, aynı zamanda farklı kültürler ve inançlar arasında bir köprü kurma çabasıydı.Ev, Alman ve Hristiyan kültürünün sade ama sıcak izlerini taşıyan bir dekorasyonla süslenmişti. Ancak bu akşam için, ev sahibi farklı bir hazırlık yapmış, misafirlerinin inancına saygısını göstermek amacıyla masanın üzerine bir Kur'an-ı Kerim koymuştu. Bu hareketiyle, Kur'an'ın sesinin verdiği huzuru hissetmek istediğini dile getirdi. "Ben bu kutsal kitabı okumayı bilmiyorum ancak onu dinlemek yüreğime huzur veriyor. Sizden bir ricam var, bu akşam bana Kur'an okur musunuz?" dedi. Sonra ev sahibi yemek hazirlmak için yemekhaneye gitdi.
Bu sirada, bu istek karşısında misafirler birbirlerine bakış attı. Aralarından biri, "Ama bizim Kur'an okuma bilgimiz yeterli değil ki. Ne yapacağız şimdi?" diye endişeyle mırıldandı. O sırada, bir diğer misafir, "Arkadaşlar, en azından hepimiz Fatiha Suresi'ni biliyoruz. Gelin, o sureyi okuyarak bu güzel isteği yerine getirelim." dedi. Misafirler bu güzel öneri üzerine, ellerini semaya kaldırıp Fatiha Suresi'ni okumaya başladılar. Ancak ev sahibi mutfaktan döndüğünde, onların samimiyetlerini sınadı ve "Siz beni kandıramazsınız. Fatiha, kitabın başında yer alır, ortasında değil. Siz Kuran okumayi bilmiyorsunuz?" diyerek gülümsedi. Sonrasında, yüzünde bir bilge tebessümüyle, "Asıl niyetim, sizleri buraya davet ederek, yüzyıllar boyu Osmanlı'nın İslam'ı dünyaya yayış biçimini ve neden şimdi bu mirası sürdüren az sayıda insan olduğunu anlamaktı. Bu akşamki buluşmamız, bu merakıma cevap oldu." dedi.